İletişim kopukluğu ve Teknoloji Bağımlılığı

İletişim kopukluğu ve Teknoloji Bağımlılığı

Ebeveyn-Çocuk Arasındaki İletişim Kopukluğu ve Teknoloji Bağımlılığı

Arasındaki İlişki

Teknoloji; doğru kullanıldığında kişilik gelişimi açısından oldukça fayda sağlayabilecek bir faktörken, ebeveynlerin onu faydalı bir amaca ulaşmak için değil de çocuğu oyalamak ya da susturmak için bir araç olarak kullanmasından dolayı çocuğun gelişim süreci açısından oldukça tehlikeli sonuçlara yol açabilmektedir. Sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisinde iletişim olmalıdır ancak günümüzde ebeveyn ve çocuklar aynı ortamda bulunsalar dahi ilgilendikleri şey birbirlerinin duygu ve düşünceleri değil, telefon ya da tabletleri olmaktadır. Bu iletişim kopukluğunun en temel sebebi ise kişilerin duygu ve düşüncelerini nasıl ifade edeceklerini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Kişiler sadece birbirlerine değil, kendi iç dünyalarına da uzak oldukları için iletişim problemleri yaşamaktadırlar. İletişim becerisi tamamen çocukluk döneminde elde edilmesi gereken bir beceridir, çocuk duygu ve düşüncelerini anlamlandırdıkça, onların sebep ve sonuçlarını düşünüp onları doğru bir şekilde ifade etmeyi de öğrenecektir.

Bu doğrultuda yine sadece kendi duygu ve düşüncelerini anlamlandırma ve ifade etme becerisi gelişmekle kalmayacak aynı zamanda başkalarının duygu ve düşüncelerini anlaması ve onları doğru bir şekilde anladığını karşı tarafa ifade edebilme becerisi de gelişecektir. Ancak buradaki asıl nokta; duygu ve düşüncelerin her zaman olumlu olmadığının bilincinde olunması gerektiğidir. Örneğin; çocuk, yere düştüğünde yaşadığı derin acının neden olduğunu anlamlandırabilmelidir, “Neden ağlıyorum?” sorusunun cevabını kendisine verebilmesi açısından ebeveynleri tarafından çocuğa durumun açıklanması gerekmektedir. “Şu an canın çok acıyor çünkü sürebilmek için hevesle aldığın patenlerin düşmene sebep oldu. Dizlerin kanadığı için ama aynı zamanda paten öğrenme sürecin beklediğin gibi olmadığı için bir şaşkınlık yaşıyorsun bu da sen de bir hayal kırıklığı yarattı ancak unutmaman gerekiyor ki öğrenmek zaten böyle bir süreçtir. Düşeceksin ama düştüğün gibi yerinden kalkıp düşmene sebep olan hatanı bulacaksın bu da senin deneyim kazanmanı sağlayacak ve zamanla tüm bu deneyimlerin birikecek en sonunda ise tamamen öğrenmiş olacaksın ve bu sürecin tadını çıkaracaksın.” gibi bir açıklama çocuğun sadece acısını anlamlandırmasını sağlamakla kalmayacak aynı zamanda onu kabullenmesini de sağlayacaktır.

Ancak görüldüğü üzere böylesi durumların gelişebilmesi açısından ebeveynlerin çocuklarıyla iletişim kurması gerekmekte ve çocuğun her duygu ve düşünceyi yaşayıp tecrübe edinebilmesi açısından da gerçek dünyayla bir bağ kurması gerekmektedir. Oysa teknoloji kullanımının yoğun olduğu aile ortamlarında dış dünyayla olan bağlantı tamamen kopmuştur, dış dünyayla bağını koparan çocuk kendi iç dünyasıyla da iletişime geçme fırsatı yakalayamayacaktır. Çocuk duygu ve düşüncelerine ulaşmayı öğrenemeyecek, önce çevresindeki insanlardan daha sonra ise kendisinden uzaklaşıp tamamen teknolojinin kölesi konumuna gelecektir. Bu tür çocukların iç dünyaları tamamen karmaşayla doludur çünkü anlamlandırılamayan ve kabul edilemeyen her duygu ve düşünce çocuğun iç dünyasında bir karmaşa yaratacaktır, bu karmaşalar çocuğun daha büyük bir acı yaşanmasına neden olacak ve çocuk çözemediği her duygu ve düşüncesine karşı kendisine olan inancını da kaybedecek, öğrenmek için ya da gelişmek için herhangi bir çaba göstermeyecektir. Bunun sonucunda ise yetişkin bir birey olduklarında kişilerarası ilişkilerinde problemler yaşayacak, empati yapamayacak ve hatta kişilik bozuklukları yaşayacaklardır.

Ebeveynler, eğer ki çocuklarının sağlıklı birer yetişkin olmasını istiyorlarsa onlara özenle yaklaşmalı, onların her sorusuna cevap verebilmeli, onların meraklarına karşı anlayışla ve sabırla yaklaşabilmelidirler. Çocukların, susmasını beklemek normal bir tutum değildir çünkü çocuklar yabancısı oldukları bu dünyada kendilerine bir yer edinebilmek arzusu taşımaktadırlar her şeyi merak etmelerinin nedeni ise merakları giderildiği takdirde kendilerinin nereye ya da neye ait olduğunu bulacaklarına inanmalarından kaynaklanmaktadır. Çocuklar, öğrenmeye açtırlar ancak çoğu zaman ebeveynler çocuklarının öğrenme isteklerini yok etmekte ve buna sebep olduklarını kabul etmemektedirler. Unutulmaması gerekiyor ki; çocuk ona ne veriliyorsa onu alacaktır. O yüzden çocukların nasıl birine dönüşeceğinin çoğunlukla ebeveynlerinin davranış ve tutumlarıyla alakalı olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

Leave a Comment

Görüşmeyi Başlat
Bizimle İletişime Geçin
Bizimle İletişime Geçin